Diyabet hastalığı, vücutta insülin eksikliği veya insülinin görevini yapamaması sonucu şekerin hücre içine girip işlevini gerçekleştirememesi sonucu oluşur. Kontrol edilemediği takdirde zamanla vücudun birçok organ ve dokusunu etkiler.

İki tipi vardır: Çocukluk çağı ve gençlerde görüleni Tip 1, erişkin yaşta görüleni de Tip 2 Diyabettir.

Diyabette asıl sorun damarlarda oluşur. Şeker hastalığı, damar dokusunda, damarın iç yüzeyinde ve dış duvarında bozukluk yapar. Damarın iç yüzeyinde yapmış olduğu bozukluk damar tıkanıklığına neden olurken, hem iç yüzey hem de dış duvar bozukluğuna bağlı olarak da damarın geçirgenliği artar. Böylece, kılcal ve orta kalibreli damarlarda tahribat yapar. Retinopati (gözün arka tabakalarının hasar görmesi), nöropati (sinirlerin hasar görmesi), nefropati (böbreklerin hasar görmesi), diyabetik ayak (ayak ülserleri) ve empotans (cinsel iktidarsızlık), bu hastalığın kronik komplikasyonlardır.

Göz, muayenesi esnasında damarların doğrudan görülebildiği yegane organdır. Bu nedenle sadece göz hekimlerinin takibi ve gerektiğinde müdahale etmesi kadar önemli bir başka konu vardır. Hastaları takip eden ana tedavi edici hekim olan dahiliye/endokrinoloji uzmanı da göz konsültasyonu ister.

Diyabetli hastaların gözlerinde oluşabilecek sorunlar nelerdir?

  • Diyabetik retinopati

Diyabet, gözde en çok retinaya zarar verir (retinopati). Fakat bu hasar çok yavaş oluşur. Uzun süren kan şekeri yüksekliği ve kan basıncı yüksekliği retinadaki küçük damarlara zarar verir. Önce, damarlar şişer ve zayıflar. Bazıları tıkanır ve kan dolaşımını sağlayamaz. Bu aşamada görme ile ilgili bir sorun hissedilmeyebilir. Zamanla, şiş ve zayıf damarlar yeni bir doku yaratır ve bu doku retinanın işlev görmemesine hatta yırtılmasına yol açabilir.

Görme merkezinde ödem oluşumu diğer sık rastlanan olumsuzluktur. Bunun sonucunda öncelikle görme merkezinde sıvı oluşur. Hastanın kan kolesterol ve trigliserid düzeyleri yüksekse sıvıya ilaveten yağ birikintileri de görülür. Yağ birikintilerin varlığı görmeyi çok daha olumsuz etkileyen ve tedaviye zor cevap veren bir durum oluşturur. Hastada diyabetten başka hipertansiyon da varsa damarsal tahribat daha fazla olur.

Gözlüğe rağmen görmede azalma görülür. Hastalar, öncesinde gözlükle net görebildikleri yazıları artık gözlük kullansalar dahi görememeye başlar. Bu görme merkezindeki sıvı birikimine bağlı olabilir. Daha ileri safhalarda damar tıkanıklığına bağlı retinada beslenemeyen bölgeler oksijensiz kaldıkları mesajı veren (VEGF) hormonu salgılar. Bu hormonun iki önemli etkisi vardır:

1)Yeni anormal damar oluşumunu başlatması

2)Damar geçirgenliğini artması

Damar geçirgenliğinin artması görme merkezindeki ödemi fazlalaştırır ve görmeyi daha kötüleştirir.

Damar tıkanıklığı sonucu gelişen anormal damarlanmalar da zamanla kanamalara yol açarak ani görme kayıplarına da neden olabilir.

Şeker hastalığında retinada anormal yeni damarların oluşmasından başka, vitreus içi kanamalar ve retina dekolmanı gibi görmeyi önemli derecede etkileyen ciddi problemler ortaya çıkar. Ayrıca katarakt, glokom, oküler kas hastalıkları, kornea problemleri ve enfeksiyona yatkınlık gibi olaylara sık rastlanılır.

Glukoz metabolizması bozulduğu için şeker hastalarında diğer kişilere oranla daha sık katarakt gelişebilmektedir. Bu tür hastalarda katarakt ameliyatı sırasında çok dikkatli olunması gerekir. Çünkü ameliyatın diyabetik retinopatiyi arttırıcı bir etkisi vardır. O yüzden, katarakt muayeneyi engelleyecek ölçüde ilerlerse ameliyat düşünülmelidir. Ameliyat sonrasına da bu tür hastaların çok yakından takip edilmesi gerekmektedir.

Göz içi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflamasıdır. Şeker hastalarında glokom görülme sıklığı artar. Glokom genelde ilaç ile tedavi edilir. Göz içi basıncını ayarlamak için bazı damlalar kullanılır. Bu yeterli olmazsa cerrahi tedavilere geçilir.